Değer

Meta ilkönce, insanın gereksinimini karşılayan bir nesnedir; ikincisi, bir başka şeyle değişilebilen bir nesnedir. Bir nesnenin yararlılığı onu bir kullanım-değeri yapar. Değişim-değeri (ya da kısaca, değer), her şeyden önce, belirli bir miktardaki  kullanım-değerinin  bir türünün, belirli bir miktardaki  kullanım-değerinin  bir başka türü ile değişilebilme oranı, bağıntısıdır. Günlük deneyim bize gösteriyor ki, böylesine milyonlarca değişim, her türlü kullanım-değerini, hatta en farklı ve birbirleriyle karşılaştırılamaz olanları bile, durmadan birbirine eşitlemektedir. Öyleyse, bu farklı nesnelerin, belirli bir toplumsal  ilişkiler sistemi içinde, sürekli olarak birbirine eşitlenen nesneler arasında ortak olan nedir? Bunların ortak özelliği, onların emek ürünleri olmalarıdır. Ürünlerin değişiminde,  insanlar en farklı türden emeği eşitlemektedirler.  Metaın üretimi, içinde tek tek üreti- cilerin farklı ürünleri ürettikleri (emeğin toplumsal  bölünümü) ve değişim süreci içinde, bütün bu ürünlerin, birbirine eşitlendiği, bir toplumsal  ilişkiler sistemidir. Sonuç olarak bütün bu metalarda ortak olan şey, üretimin belirli bir kolunun somut emeği değil, emeğin belli bir türü değil, soyut insan emeğidir — genel olarak insan emeğidir. Bütün metaların toplam değeri ile ifade edilen belli bir toplumun  emek-gücü,  bir ve aynı insan emek-gücüdür. Milyonlarca  ve milyonlarca değişim işlemi bunu tanıtlamaktadır. Bunun sonucu olarak, her ayrı meta yalnızca toplumsal  ola- rak gerekli emek zamanının belirli bir bölümünü temsil eder. Değerin büyüklüğü,  toplumsal  olarak gerekli-emeğin  miktarı ile, ya da belli bir metaın, belli bir kullanım değerinin, üretimi için toplumsal olarak gerekli-emek zamanı ile belirlenir.

"Farklı ürünlerimizi değişim içinde eşitlediğimiz zaman, bu davranışımızla, biz, aynı zamanda, bunlara harcanan farklı türden emekleri de insan emeği olarak eşitlemiş oluruz. Bunun farkında olmayız, ama gene de bunu yaparız"[22]

Eski iktisatçılardan birinin söylediği gibi, değer iki kişi arasındaki bir ilişkidir; yalnızca şunu da eklemeliydi: maddi bir örtünün altına gizlenmiş bir ilişki. Biz değerin ne olduğunu, ancak ona özel bir tarihsel toplum tipi içindeki üretimin toplumsal  ilişkiler sistemi açısından, üstelik de, değişimin yığınsal görüntüsü, kendini binlerce ve binlerce kez yineleyen bir görüngü içinde ortaya çıkan ilişkiler açısından baktığımızda, anlayabiliriz. "Değerler olarak bütün metalar, yalnızca kristalleşmiş emek-zamanının belirli kitleleridir."[23] Metalara katılan emeğin iki yanlı niteliğinin ayrıntılı bir tahlilini yaptıktan sonra, Marks, değerin biçimi ve parayı tahlil ederek devam ediyor. Burada, Marks'ın asıl amacı değerin para biçiminin kökenini araştırmak, tek tek ve rastlansal değişim karakterlerinden  başlayarak (belli bir miktardaki  metanın, belli miktardaki  bir başka meta ile değişildiği  "değerin basit ve rastgele biçimi") birçok farklı metanın bir ve aynı özel bir meta ile değişildiği, değerin evrensel biçime geçerek, altın, bu özel meta, evrensel eşdeğer olduğu zaman, değerin para biçimine vararak, değişimin gelişmesindeki  tarihsel süreci incelemektir. Değişimin ve meta üretiminin gelişiminin en yüksek ürünü olarak para, bütün bireysel emeğin toplumsal niteliğini, pazarla birleşmiş tek tek üreticiler arasındaki toplumsal  bağı maskeler, gizler. Marks, paranın çeşitli işlevlerini çok büyük bir ayrıntı ile tahlil etmektedir;  soyut ve zaman zaman salt tümden gelen bir sergileme tarzı gibi görünen şeyin, gerçekte, değişimin ve meta üretiminin gelişiminin tarihine ilişkin, çok büyük bir olgusal malzeme yığınını ele aldığını, buraya özel olarak kaydetmek  (genel olarak Kapital'in  ilk bölümlerinde  olduğu gibi) önemlidir. 

"Parayı ele alsak, varlığı, meta değişiminde  belirli bir aşamaya işaret eder. Paranın kendine özgü işlevleri, ister metaların eşdeğeri olsun ister dolaşım ya da ödeme aracı olsun, ister istif ya da evrensel para olsun, bir işlevin ötekine oranla büyüklüğü ve nispi önceliğine göre, toplumsal  üre- tim sürecinin çok çeşitli aşamalarına işaret ederler." (Kapital, Birinci Cilt.)[24]